19 Nisan 2016 Salı

Winter - Marissa Meyer / Yorum


Bu masallarda mutlu sonu kadınlar yazacak!

Ay halkı, yüzündeki yara izlerine aldırmadan zarafeti ve nezaketiyle hepsini büyüleyen Prenses Winter'a hayrandı. Herkes, genç Prenses'in, üvey annesi Kraliçe Levana'dan çok daha nefes kesici bir güzelliği olduğunu düşünüyordu. Winter, üvey annesinden pek hoşlanmıyordu. Eh, bunda Levana'nın, genç ve güzel Prenses'in çocukluk arkadaşı ve yakışıklı saray muhafızı Jacin'e duyduğu hisleri onaylamamasının da etkisi vardı tabi. Ancak Winter, Levana'nın sandığı kadar zayıf biri değildi ve yıllardır üvey annesinin isteklerini görmezden gelmeyi başarmıştı.
Winter, sayborg mekanik ustası Cinder ve arkadaşlarıyla birlikte belki de büyük bir devrim başlatacak ve uzun süredir gizliden gizliye süren bir savaşı nihayete erdirecekti. Cinder, Scarlet, Cress ve Winter; Kraliçe Levana'yı alt edip kendi mutlu sonlarını yazabilecek mi? "Ay Günlüğü" serisi sona erdi. Artık hiçbir masalda böyle bir tat bulamayacaksınız. Kendi masalınızı yaşasanız bile.




Sayfa Sayısı: 800
Baskı Yılı: 2016
Dili: Türkçe
Yayınevi: Artemis Yayınları
Orijinal Adı: Winter
Seri Adı: The Lunar Chronicles (Ay Günlükleri)
Seri Sıralaması: 4 / 4
Goodreads Puanı: 4.52 / 5

__________________________________________________________________________

Herkese merhaba! Nasılsınız? Umarım herkes çok ama çok iyidir. Beni sorarsanız ben de idare ediyorum işte. En son girdiğim kitap yorumunun üstüne 3 kitap okudum fakat hiçbirinin yorumunu da girmedim. Bu okuduğum kitaplar arasında çok sevdiğim bir seri olan Mara Dyer serisinin son kitabı olan Akıl Çıkmazı da var üstelik ve onun da yorumunu girmedim! Üşengeçlik başa bela arkadaşlar...

Her neyse,baktım son yorum girme tarihimin üstünden bayağı zaman geçmiş ben de okuduğum bu üç kitap arasından en sevdiğim kitap olan Winter'ın yorumunu girmeye karar verdim. Ay Günlükleri serisinin hiçbir kitabının yorumunu daha önce bloguma girmemiş olsam da kendileri çok sevdiğim bir seri olurlar. E yine üşengeçliğimden ötürü bu muhteşem serinin muhteşem kitaplarının yorumlarını göremediniz tabi ki blogumda. Daha fazla uzatmadan kitabın konusuna geçiyorum.

-ilk üç kitabı okumayanlar için spoiler içerir

Bildiğiniz gibi Cress'in sonlarında Cinder Levana ve Kai'nin düğünü olmadan önce Ay Ülkesi'ne gidip Kai'yi kaçırmıştı. Kitap,Cinder ve arkadaşlarının Rampion'daki plan kurma sürecinden başlıyor. Levana'yı Kai'nin gerçekten kaçırıldığına ve aslında Cinder'ı suçlu bulduğuna inandırmak,Ay Ülkesi'nde tutsak olan Scarlet'ı kurtarmak ve bir yandan da Cinder'ın esas Ay Kraliçesi olduğunu açıklamak için planlar kuruyorlar. 

Kitaba adını veren karakterden bahsetmemek de olmaz;Prenses Winter.Winter halkı tarafından çok sevilen bir prenses,bunda dillere destan güzelliğinin ve iyi kalbinin etkisi çok büyük tabi ki.Üvey annesi Levana'nın aksine halkıyla iç içe olmaktan hoşlanan,onlara gerçekten değer veren ve en önemlisi de sihriyle halkını kandırmayan bir kız Winter.Evet doğru okudunuz,bir Aylı olmasına rağmen sihrini kullanmıyor ve bu ona büyük zarar veriyor.Bu kadar iyi ve sevilen bir kız olması da Levana'nın ondan nefret etmesine neden oluyor.Sihrini kullanmaması nedeniyle gördüğü halisünasyonlar bazen o kadar şiddetli bir hal alıyor ki onu Jacin dışında kimse sakinleştiremiyor. Evet,Cress'teki muhafızımız olan Jacin'den bahsediyorum. Çocukluk arkadaşı olan Winter ve Jacin'in arasından su sızmıyor ve tabi ki aralarındaki duygular tahmin de edebileceğiniz gibi arkadaşlıktan daha öte bir boyutta.

Prenses Selene'in geri döndüğü dedikoduları Ay Ülkesi'nde yayılmaya başlasa da insanlar Levana'nın korkusundan hiçbir isyan hareketine kalkışamıyorlar. Tabi ki de Cinder bunu değiştirmek ve Ay tahtını hak ettiği gibi eline almak niyetinde.Bir şekilde -buraları anlatamam çünkü ağır spoiler olur- Winter'la araya gelen Cinder isyan başlatma çabalarında başarılı olabilecek mi bakalım? :D

-spoiler bitti

Masalları hayatım boyunca çok sevdim.Koskoca kız olmama rağmen hala bir masal kitabı elime geçtiğinde hiç sıkılmadan okurum. O yüzden Ay Günlükleri Serisi'ne daha başlamadan bayılacağımı biliyordum. Masalların modern dünyaya,hatta gelecekteki bir dünyaya uyarlanmış halini sevmemem imkansızdı,nitekim düşündüğüm gibi de oldu,Ay Günlükleri Serisi Winter'la birlikte ömrüm boyunca fangirl'lüğünü yapacağım daimi seriler arasında sağlam bir yer edinmeyi başardı.
Winter serinin en kalın kitabı,tam tamına 800 sayfa. Bu yüzden kitabı bitirmem uzun sürer diye endişeliydim açıkçası çünkü daha yeni bir reading slump'tan çıkmıştım. Fakat okul olmasına ve benim çok fazla okuyacak vaktim olmamasına rağmen kitabı üç gün içerisinde yalayıp yuttum resmen. O kadar heyecanlı ve muhteşemdi ki! 800 sayfanın bir sayfasında bile sıkılmadım! Ayrıca kitaptaki olaylar zaman zaman orijinal masallardaki olaylarla örtüşünce o kadar mutlu oldum ki anlatamam,bunu niye yazdığım hakkında bir fikrim yok açıkçası ama söylemek istedim niyeyse :D 

Gelelim karakterlere. Diğer kitaplardaki karakterlerin üstüne yeni iki karakter ekleniyor.Aslında bir karakter demek daha doğru olur çünkü Jacin'i Cress'ten biliyoruz zaten.Eklenen yeni karakter tahmin edebileceğiniz gibi Prenses Winter. Karakterler hakkında düşüncelerime önce kızlardan başlıyorum :D 

Winter Aylı sihrini kullanmaktan hayatı boyunca -aslında bir olayı yaşadıktan sonra- kaçınmış bir kız. Masum insanları en ufak bir sihirle bile manipüle etmenin iğrenç bir şey olduğunu düşünüyor. Sihrini kullanmaması ise onda korkunç halisünasyonlara yol açıyor. Öyle ki,halisünasyonların etkisindeyken kendi kendine yüzünde açtığı yaralar bile var.Onları dahi sihirle kapatmaktan kaçınıyor.İşte bu onu halkın gözünde muhteşem bir kimliğe büründürüyor.Winter halkıyla oldukça ilgili,onları oldukça seven bir prenses,dolayısıyla halk da Winter'a tapıyor. Bu da Levana'nın şimşeklerini Winter'ın üzerine çekiyor tabi ki. Winter hakkında düşüncelerime gelirsek,kendisini gerçekten çok sevdim.Dediğim gibi halisünasyonlar görüyor ve bu onun sürekli değişik bir dünyadaymış gibi yaşamasına neden oluyor.Çevresindekilerinin anlamlandıramadığı hareketleri var ve sürekli uçuk davranıyor. Fakat aslında gerçekten çok iyi ve fedakar bir kız. Etrafındakilere zarar vermemek için kendini harap ediyor kızcağız,daha ne yapsın? Çok ama çok sevdiğim,kitap boyunca sarıp sarmalamak istediğim bir karakter oldu kendisi. Sorunları yüzünden biraz geri planda kalan bir karakter olsa da gücü ve isteği olduğu zaman bir lider olabileceği ve kitleleri peşinden sürükleyebileceğini de okuyoruz kitapta.Keşke biraz daha ön planda olsaydı fakat sorunlarına rağmen bayıldığım bir karakter oldu kendisi.

Gelelim Cinder'a.Cinder'ın dört kitap boyunca yaşadığı değişime tanık olmak inanılmaz keyifliydi.İlk kitapta sayborg olduğu için utanan,metal elini herkesten saklayan sıradan bir kızdı Cinder ancak bu kitapta karşımıza tam donanımlı bir lider olarak çıkıyor. O kadar da donanımlı değil aslında,elinde sadece Rampion ekibi var :D Fakat düşünce tarzı olarak oldukça kuvvetli bir Cinder görüyoruz karşımızda.Ay sihrini kullanmayı da tam anlamıyla öğrenen Cinder korkularını arkadaşlarından oldukça iyi gizlemeyi,onları muhteşem bir şekilde organize edip yönetmeyi,planlar yapmayı ve bunları tereddüt etmeden uygulamayı başarıyor.Cinder'ın oldukça güçlü bir lider olması kitabı okunmaya değer kılan önemli niteliklerden biri oldu benim için.Böyle güçlü kızları daha çok okumaya ihtiyacımız var! :D 

Geçen kitapta Scarlet'ın başına gelenler beni oldukça üzmüştü. O yüzden bu kitapta onun başından geçecekleri okumak için sabırsızlanıyordum.Doğru söylemek gerekirse Scarlet,üç karakter arasında en az sevdiğim karakterdi.Fakat bu kitapta ona olan sevgim o kadar arttı ki ben bile şaşırdım buna. Hep savaşçı ve asi bir kişiliği olan Scarlet en çok bu kitapta ön plana çıktı benim için.Özellikle son 100 sayfada falan kızın savaşçılığına resmen hayran kaldım,böyle sert kızları gerçekten çok seviyorum! Scarlet'ın çok değiştiğini düşünmüyorum seri boyunca,hep güçlü bir karakterdi.Duygularının onu daha az etkilemesini sağladığı için daha da güçlendi. Fakat bunun dışında -Wolf'la olan ilişkileri haricinde- pek değişen bir karakter olmadı Scarlet. Fakat dediğim gibi,kendisine bu kitapta sevgim tavan yaptı.

Gelelim favori karakterim olan Cress'e. Çocukluğumdan beri büyük bir Rapunzel hayranıyım.Animasyon filmi olan Tangled(Karmakarışık)'ı defalarca izledim ve her seferinde de Rapunzel'a bir defa daha hayran oldum. Dolayısıyla seriye başladığımdan beri onun kitabı olan Cress'in çıkmasını bekledim merakla.Kitabı okuduğumda da doğal olarak yine hayran oldum Rapunzel'ın modern versiyonu olan Cress'e.O şapşal,sakar ve sevimli hallerine bayılıyorum! Özellikle Thorne'a olan aşkı ve onun yanında ne yapacağını şaşırması çok ama çok eğlenceli ve tatlı. Ayrıca muhteşem bir dahi olan Cress arkadaşlarına teknolojik konularda oldukça yardımcı oluyor. Küçük cüssesi belki onun fiziki bir savaşta yer almasına engel ancak beyniyle dahil oluyor o da bu isyana.Ayrıca bütün bu özelliklerinin yanında bu kitapta korkusuna rağmen kendi canını arkadaşları için tehlikeye atması onu daha çok sevmeme neden oldu. 

Son olarak da tatlı androidimiz Iko'dan bahsetmezsem olmaz.İlk kitaptan beri ne olursa olsun Cinder'ın yanında olan Iko da oldukça değişen karakterlerden birisi. Her zaman flörtöz halini korusa da bu kitapta içindeki savaşçının ortaya çıkışına şahit oluyoruz. Cinder'ı korumak için defalarca kez parçaları zarar görüyor ancak bu onun için önemli değil,çünkü arkadaşlar bugünler içindir değil mi ama? Iko,şüphesiz kitapta en çok gülmemi sağlayan karakter oldu.Özellikle bu kitapta bir muhafızla laf dalaşına girmesi beni çok güldürdü,yürü be Iko kim tutar seni! :D Ayrıca Goodreads'te yazdığına göre 2017'de Iko'nun baş karakter olduğu Wires and Nerves adında bir çizgi roman serisi çıkacakmış! Okumak için sabırsızlanıyorum!

Erkek karakterleri kısaca anlatmayı düşünüyorum düşünüyorum çünkü hepsinden uzunca bahsetsem yazı oldukça uzayacak.

Kai ilk kitaptan beri sevimliliğine bittiğim bir karakter ve Cinder'a olan sonsuz inancı,desteği ve aşkı (Scarlet'ta böyle olmasa da :D) kendisine gözümde +100000 puan kazandırıyor. Wolf için de aynı şey geçerli. Scarlet'ı bir alfa gibi sahiplenmesi ve onun için her şeyi yapması onu sevmemin asıl nedenlerinden biri.Savaşçı kişiliği de oldukça hoşuma gidiyor,Scarlet'la tam olarak uyuyorlar birbirlerine.  (-spoiler- Scarlet'ın kaçırılmasından sonra içine kapanması,bir kabuk gibi ortalıkta dolaşması ve kafayı yiyecek duruma gelmesi gerçekten içimi parçalamıştı,kavuşma sahnelerinde resmen sevinçten ağladım :') Rehin alınıp kurt askerlerden birine dönüştürüldüğünde gerçekten oldukça üzüldüm Wolf için fakat Scarlet ile aşklarının her şeyin üstünde gelmesi ve Wolf'un nasıl göründüğünün umrunda olmaması beni oldukça duygulandırdı ve sevindirdi. -spoiler bitti- ) Jacin ise,sonlarda biraz şaşırtsa da,Cress'te de sevdiğim bir karakterdi.Bu kitapta Winter'a olan bağlılığını,aşkını ve onun için kendi canını bile tehlikeye atmasını okuduk ve bu Jacin'in değerini daha da arttırdı gözümde.

Ve gelelim kendisine özel paragraf ayırdığım karakter;Carswell Thorne. Cress'in umarsızca aşık olduğu Kaptan Carswell Thorne,ya da kısaca Thorne serideki favori erkek karakterim.Alaycılığı,sempatik tavırları,cesurluğu ve kıvrak zekasıyla beni kendine aşık etmeyi başardı. Ortalıkca THORNEEEEEEE diye zıplayarak dolaşmak istiyorum çünkü niye olmasın. Cress gibi büyük bir fangirl'ü oldum Thorne'un... Ayrıca Cress ile bir araya gelince çok tatlı oluyorlar! BENBUNLARIYERİMYERİMYERİM! (-spoiler- İlk öpüşmelerinde resmen çığlıklar atarak zıpladım! Thorne resmen etki altında öptüğü o Aylı kadını öperken Cress'i gördüğünü söyledi ya,BEN Bİ' FENA OLUYORUM GALİBA. Ayrıca son bölümlerde Cress'i Levana'nın etkisi altında bıçaklamasında resmen hüngür hüngür ağladım,çok duygusaldı bence :'( -spoiler bitti- )

Bu resim Cress kitabından olsa da yine de koymak istedim,şu tatlılığa bakar mısınız ya!! 
Son sayfalarda ağladığımı itiraf ediyorum.Zaten oldukça sulu göz bir insanım,ağlamayı bekliyordum.Seri bittiği için ve son sayfalarda olan bazı olaylar için hüngür hüngür ağladığım doğrudur arkadaşlar :((

Vee böylece bir serinin daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Karakterleriyle,olay örgüsüyle,yaratılan dünyasıyla bayılarak okuduğum bir seri oldu Ay Günlükleri. Tabi ki de serideki favori kitabım Winter oldu.Bu seri her kitapta mükemmelliğe yaklaşan ve de son kitapla zirvede bırakan bir seri. Eğer Ay Günlükleri Serisi'ni henüz okumaya başlamadıysanız çok şey kaçırdığınızı söylemeliyim.Güçlü kadın karakterler içeren ve masalsı bir dünyaya sahip olan bir seri arıyorsanız mutlaka Ay Günlükleri'ni okumalısınız.Arka kapakta da dediği gibi,bu masallarda mutlu sonu kadınlar yazıyor bize de bu muhteşem kitapları soluksuz okumak düşüyor :D